Pandemi Süreci

Pandemi Süreci:

Geçti…

Bir dolu felaket filmi çekildi. Senaryo hep insanlığın birleşmesi üzerine çıkış yolu bulmaktı.
Şimdi dünyanın başında pandemi var. Yaşamsal tehdit mi tehdit! İlla uzaylı illa meteor olması gerekmiyor ki. Peki insanlık ne yaptı?

Çinlileri suçladı , “yarasa mı yenir?Iyyy !!!”
Böylece kendini muaf sandı ama değildi.
Vakaları sakladı, kendi önlemleri ile gelmesini önleyebilir gibi. İpek yolunu neredeyse takip eden virüs Mart 11 ‘e kadar yoktu sözde bizde de. Ama vardı.
Beriki sürü bağışıklığını seçtik dedi hiç önlem almadı Britanya’nın büyüklüğünü küçücük virüs takmadı.
İtalyanların akdeniz mutfağı da işe yaramadı ölen ölene..
Amerikanın büyüklüğü en ileri teknolojisi işe yaramadı ölen ölene.

Neyi yapmadı? Neyi yapmadık?
14 gün dur ( pause ) tuşuna basmayı.
Her toplumun kendi içinde kalmasını herkesin 14 gün kendi ülkesinin kendi insanına bakmasını sağlayamadık.

Ticaretten, daha fazla kazanmaktan,savaştan, ırkçılıktan, hamasetten, yermekten, kibirden,
üstünlük taslamaktan, riyakarlıktan vazgeçmedik 14 günlüğüne bile.
14 günlüğüne paylaşamadık bilgiyi, teknolojiyi, ekmeği, suyu, ilacı, evi, işyerini, arabayı, havayı, maskeyi , vitamini…
İnsan herhangi bir alanda en üstün olduğu için hayatta kalmaz, insanlığı hayatta tutan birlikteki gücüdür. Birleştirilen güçtür.
Herkes için eşit davranan Covidin kimi hasta edip kimi öldüreceğini bu nedenle virüs değil , dünyadaki politika üreticileri belirler.
Bizlere de şu ırka daha çok vuruyor bu kan grubunu es geçiyor gibi şeyler sunarlar. (Genetik yatkınlıktaki bilimsel verileri es geçmiyor ırk üzerinden söylüyorum)
Zaten politikacılar da , yerlerini korumak için muktedir gözüken ama asıl küresel gücün sermayesine hizmet ettiği kadar iktidarını koruyabilenlerdir.
Peki neden yapmadılar? Yapmadık? Yapamadık değil! Yap-ma-dık.
Çünkü ; 14 günlüğüne de olsa savaşmadan paylaşan, daha insancıl, daha doğadan yana bir tutum yaşansa bir daha asla eski güçlerine kavuşamazlar. Çünkü korku ile besledikleri, satışa sundukları şeyler sevgi ile paylaşılınca anlamsızlaşır.
Açlıkla tehdit eder Somali’de, hatta barış elçisi sanatçılar mükemmel vücutlu anaç kadınlar gönderir biberondan süt veren, dudağı göğsünden dolgun ikonlardır onlar.
Sonra size stoklanabilir donmuş gıda, konserve, uzun raf ömürlü gıda satabilir. GDO ile de ilgilenmezsiniz böylece “aman aç kalmayalaım da!” dersiniz düşünmeden.

E aç kalmamak için çok çalışmak gerekir tabi. Güneşe ayarlı bedeninizi karanlıkta uyandırıp akşam karanlığında da tv ile ışıklandırıp uykunuzu bozar! İtiraz edilmez çünkü aç kalmamak için çok çalışmalıyızdır.

Çok çalışırız şeker ister canımız, çikolatayı ödül yaparız. Gelsin obesite, kakao olmayan glukoz şırubu ile genzi yakan MSG katkılı gofret de evdekilere.
Diabet romatizma kanser
Hoop diyet ürünler!
Spor salonları ve check-up almaz mıydınız?
Çalıştık kazandık kendimize de bakarız!
Çok çalış! Çok daha çook! Pandemi dahil çalış!
Çok üret demez . Çok çalış der!
Sonra bunu dediği topluma olanakların çoğunu az bir orana aktaracak mekanizmaları kurar. Size yaklaşırken uzaklaşan bir merkezkaç ile çalışır sistem. Kokusunu alırsınız o yaşamın ama yaklaşamazsınız yanına, ve kavga da kaos da buradan çıkar!
Peki kimle?

Gösterip vermeyenle değil sizden bir tık fazla yaklaşanla başlarsınız itişmeye.
Büyük hırsızlıkların sahipleri becerikli iş adamı olurken küçük hırsızlar dolaşmaya başlar etrafta.
Sigortalanırsınız! Hayat, ev, kaza ,yangın, vs …

Prim ödersiniz günü gününe ama o başınıza iş geldiğinde kendi kuralları ile öder size uygun gün gelirse…

Öyle ihtiyaçlar üretir ki düşünmeyiz gerçekten lazım mı diye? Yeri ayrı taşı ayrı banyo lavabosunu ayrı mutfak lavabosunu ayrı şeyle silmek gerektiğine ikna oluruz birden bire.
Sistem böyle besler biri birini.
Bebeği ayrı anneyi ayrı erkeği ayrı şampuanla yıkarız ama saç aynı.
Böyle doğurur her şeyi çok gözü açları, böyle besler karnı tok hücreleri aç insanları, böyle gerçekleştirir komşusuna düşmanı, arkadaşına kazığı, doğaya katliamı, hurafeyi, silahı, savaşı, kurbanı, celladı, önce hastalığı, sonra ilacı…
Geçti…
14 gün bile yapamadık kendimize yetmeyi, becerebilenin başkası ile paylaşıp onun da yetmesini sağlamayı…
Şimdi yetmeyecek hiç bir şey … Doğa kendini sınırlayacak. Çünkü kindar değil. Çünkü kendini yaşatmaktan başka derdi yok virüsün. O yaşarken biz ölüyoruz. Çünkü onunla baş edecek bağışıklığımız çoktan yerle yeksan edildi. Hain dolu bir ordu gibi kendi tiroidine saldırırken kendi eklemine virüse buyur geç diyebilecek kadar hainleşti lökositlerimiz.
GDO ve tarım ilaçlarını ağır metalli kozmetikleri verip lezzetli gofretler ile besledik de kendilerini… güzel kokalım diye deldik ozon tabakamızı falan … Amaan neyse diyip yeni elbiseyi alırken 100. Çift ayakkabımıza en uyan.
Virüs bile yaşamakla ilgileniyor…
Biz ise diğerini öldürsek yaşarız sanmayı seçiyoruz. Bilerek ya da bilmediğimizi bilmeyerek …

Geçmiş olsun herkese…
Geçti çünkü. Şimdi herkes Niğde’ye.
01/12/2020

Dr. Bilge Hasanusta
Ozon Terapist Bütüncül Tıp Uzman

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*